Çocuklarda Kaygı Bozukluğu Nedir?

Çocuklarda Kaygı Bozukluğu Nedir?

  Çocukların yaşadığı kaygı bozukluğu genellikle fiziksel belirtilerle kendisini gösterir. Bunlar genellikle sindirim problemi, karın ağrısı, kabızlık, yorgunluk, terleme, nefes alıp vermede değişim, kendini kasmak gibi örneklendirilebilir. Ayrıca, zihinsel olarak da kendisini gösterebilir. Örneğin, duygu, düşünce davranışlarında farklılık gözlemlenebilir. Geçmiş, bugün ve gelecekle ilgili kaygılı düşünceler, çocukların davranışlarında farklılıklara sebep olabilir. Örneğin, okula gitmek istememe, aktivitelere katılmak istememe, arkadaşlarıyla oynamasını beklerken evde kalmayı tercih etmesi vs. 

Çocuklarda neden-sonuç bağlantısının kurulmaya başlandığı 9 ay sonrasından özellikle 2 yaşına kadar süren yoğun bir bağımlı olma dönemi yaşanır. Bu dönemde korku ve kaygı hali gözlenebilir.

Çocuklardaki genellikle karşılaştığımız kaygı bozukluklarını 4 başlık altında inceleyebiliriz. 

Ayrılık kaygısında çocuk kendisine bakım veren(onla ilgilenen) kişiden ayrılma konusunda kaygı yaşar. Genellikle o kişiyi bir daha göremeyeceğine, ayrılınca onların veya kendisinin başına bir şey geleceğine yönelik düşünceleri olur. Bu yüzden o kişiden ayrılmak istemez. Zorunlu ayrılık olduğu durumlar da ise örneğin okula gitmesi gerektiğinde yoğun kaygı hisseder ve kaygısını dışarı ya ağlayarak yansıtır ya da içine kapanarak.

Sosyal kaygıda çocuk yaşıtları ile iletişim kurmaktan veya arkadaşlarıyla bir aktivite yapacak iken çekinir. Bu çocuklar sınıf öğretmenleri tarafından genelde sessiz sakin ve katılımı az çocuklar olarak gözlemlenirler. Sınıf içinde parmak kaldırmaktan, sunum yapmaktan, oyunlarda yer almaktan, kendi fikrini belirtmekten sıklıkla kaçınırlar.

Yaygın kaygıda çocuk spesifik bir konu hakkında değil, birçok konu hakkında sürekli olarak kaygı yaşar. Olumsuz her duruma karşı hassastırlar. Bu kaygı bozukluğuna sahip çocuklarda sıklıkla kendi sağlıkları, annesinin ve babasının sağlığı hakkında kaygılı düşünceler görülür.

Özgül fobiler de ise çocuk sadece spesifik bir objeye, bir duruma karşı olan kaygı duyar. 

 

Okul Korkusu Nedir? Ne Zaman Görülür?

Okul korkusu, anaokuluna başlanan 3-5 yaş döneminde yoğun yaşanabilmektedir. İlkokula başlangıç ise bu korkunun görüldüğü ikinci dönemi olarak nitelendirilmektedir. Daha ileriki sınıflarda, 12-14 yaş döneminde de ortaya çıkabildiği gözlemlenmiştir.

Bu korku ve kaygıların yaşandığı çocuklarda dikkat, hareketlilik ve davranış sorunları, sınav kaygısının yüksek, arkadaş ilişkilerinde sorun çözme becerilerinin ise düşük olduğu gözlenmektedir.

Anne-Babaların Kaygılı Çocuğa Yaklaşımı Nasıl Olmalıdır?

Anne-babanın çocuğunun düşüncelerini, kaygılarını anlayabildiğini belirtmesi önemli bir adımdır. Bu kaygıların sonsuza dek sürmeceğini söylemek çocuğun biraz daha rahatlamasına yardımcı olur. Okulda öğrendiklerinin hayatında önemli rol oynadığını belirtmek okula karşı olan kaygısını yumuşatacaktır. Uzun vedalaşmalardan ve anne-babanın kendi kaygılarını çocuklara yansıtılmasından kaçınılması gerekmektedir. Ev içerisinde çocuğun kendisine ait alanın olması, anne-babaya karşı bağımlılığını azaltmak için önemli bir durumdur. Kendi başına oynayabileceği oyunlar ve oyuncaklar alınmalı ve kendi başına bulduğu uğraşlar için aile bireyleri destek olmalıdır. Okul başlamadan önceki okul alışverişini çocukla birlikte yapmalıdır. Çocuğun bireyselleşmesini sağlamak önemli bir husustur ancak burda bahsedilen çocuğu tamamen tek başına bırakmak değildir. Anne-baba ve çocuk ilişkisinin denge tutulmasından bahsedilmektedir

Çocukluk Döneminde Gözlenen Kaygı Bozukluğunun Terapisi

Çocuklarda karşılaşılan kaygı bozukluğunda, Bilişsel Davranışçı Terapi ve Oyun Terapisi ile olumlu sonuçlar alınabildiği gözlemlenebilmektedir. Terapi sürecinde, çocuğa psikoeğitim ve sosyal beceri eğitimi uygulanmaktadır. Kaygı bozukluğu terapi sürecinde, kaygı yaratan düşüncelerin ve duyguların üzerinde durulur ve çocuğun/gencin bu kaygılarla karşılaştığında hangi davranışları sergilediği fark ettirilir. Genellikle, kaygı bozukluğu terapisinde maruz bırakma yöntemi uygulanmaktadır. Ayrıca, kaygılarını fark ettiği durumları not alma gibi durumlar terapi sürecinin ödevi olarak adlandırılmaktadır. Çocuğun yaşı, kaygılarının seviyesi, semptomlarının şiddeti terapi sürecine etki edebilecek faktörlerdir. Terapi sürecinde ebeveynlerin çocuğa destek olması, gerektiğinde ebeveynlerinde terapi sürecine dahil olması kaygıların iyileştirilmesinde önemli rol oynamaktadır.

M.Berk KARAOĞLU

Uzman Psikolog- Aile Danışmanı

 


Geri